Bilge Kaan
Bilge Kağan (Eski Türkçe: , Bilge qaγan, 毗伽可汗, Pinyin: píjiā kěhàn, Wade-Giles: p'i-chia k'o-han, resmî unvan: , Tengriteg Тengride bolmuş Türk Bilge Kagan:Ben, seçilmiş kişi gibi postta doğmuş Türk Bilge Kağan'ım , soyadı ve ad: 阿史那 默棘連, āshǐnà mòjílián, a-shih-na mo-chi-lan; d. 683 – ö. 25 Kasım 734), İkinci Göktürk Kağanlığı'nın kağanlarındandır. Türk tarihinin en önemli figürlerinden biri olarak değerlendirilir.
683 yılında, kağanlığın o zamanki merkezi olan Çugay-Ḳuz Dağı dolaylarında doğdu. 8 yaşında iken, babası İlteriş Kağan'ın 691 yılında vefat etmesiyle birlikte amcası Kapgan Kağan'ın himayesinde büyüdü.
Yine amcası tarafından 697 yılında Tarduşlar üzerine şad olarak atanan Bilge Kağan, atamanı (Selçuklulardaki atabey ve Osmanlılardaki lala kurumlarına benzer işlev gösteren bir kuruluş) Köli Čor'un denetiminde yetişti. 698 yılında, amcası Kapgan Kağan'ın isteği üzerine Türgişler ile yapılan Bolçu Savaşı'na katıldı. 699 yılında amcası Kapgan Kağan tarafından Sağ Kanat Şad'ı tayin edildi ve emrine 20,000 kişik bir ordu verildi. Bilge Kağan, 700 yılında Tangutlar üzerine askeri bir sefer düzenledi. Savaş sonunda yenilgiye uğrattığı Tangutların çocuklarını, kadınlarını, at sürülerini ve bütün mal varlıklarını ele geçirdi. 701 yılında Güney Ordos bölgesinde Kapgan Kağan komutasındaki Göktürk ordusu ile Ong Tutuk komutasındaki 50,000 kişilik Tang ordusu arasında meydana gelen Iduk Baş Savaşı'na katıldı. Savaş sonunda Soğd kolonileri Göktürklerin eline geçti. 703 yılında Göktürklere vergi vermeyi kesen Basmıllar üzerine sefer düzenledi ve onların Iduk Kut unvanlı idarecesini yenilgiye uğratıp onları yeniden itaat altına aldı. 17 Ocak 707 tarihinde Kapgan Kağan komutasındaki Göktürk ordusu ile Çaça Sengün komutasındaki Tang ordusu arasında meydana gelen büyük Ming Şa Muharebesi'nde yer aldı. Bilge Kağan, 709 yılında Tang Hanedanlığı'nın kışkırtma siyaseti sonucunda Göktürk konfederasyon birliğine karşı ayaklanan Çiklerin Örpen'de, 710 yılında Kırgızların Kögmen'de, 711 yılında Türgişlerin Bolçu'da itaat altına alınmasında önemli rol oynadı. 711 - 712 yıllarında, Müslümanların Maveraünnehir'i fethi sırasında, Maveraünnehir'deki Göktürk müttefiklerinin yardım istemesi üzerine, Araplara karşı düzenlenen sefere katıldı. Ancak bu sefer istenilen sonuca ulaşamamıştır. Bilge Kağan, 714 yılında hiçbir sorunları yokken ayaklanan Karlukları Tamag Iduk Baş'ta yaptığı savaşta yenilgiye uğrattı. Karluklar bu yenilgiden sonra Tang Hanedanlığı'na sığındılar. 715 - 716 yılları, Göktürklerin kendilerine bağlı boylar birliğine karşı yaptıkları mücadelelerin en şiddetli geçtiği yıl oldu. Bu kez ayaklananlar kağanlığın bel kemiğini oluşturan Dokuz Oğuzlardı. Ayrıca yalnız da değillerdi, yanlarında Karluklar ve Basmıllar da vardı. Bilge Kağan, kardeşi Kül Tigin ile birlikte bir yılda dört kez onlarla savaşmak zorunda kaldı. İlk savaş Togu Balık'ta gerçekleşti. Birbirlerine üstünlük kuramayan taraflar Andırgu'da kozlarını ikinci kez paylaştı. Yine yenişemeyen taraflar Çuş Irmağı başında üçüncü kez vuruştular. Yine sonuçsuz kalan bu savaştan sonra taraflar kesin sonuç için Ezginti Kadız'da karşı karşıya geldiler. Burada gerçekleşen muharebe Türklerin kendi aralarında yaptıkları en kanlı muharebelerden biri oldu. Kıran kırana geçen savaşta Göktürkler, Oğuzları silip süpürdü. Amcası Kapgan Kağan'ın Bayırku Seferi dönüşünde öldürüldüğü 22 Temmuz 716 tarihindenden sonra, Türk Toyu amcasının oğlu İnel'i kağan olarak seçti. Geçen birkaç ay sonucunda İnel Kağan'ın genç ve deneyimsiz olması nedeniyle kağanlığı toparlayamaması, kutun İnel'den alındığı şeklinde yorumlanmasına neden oldu. Çok geçmeden Tonyukuk'un karşı çıkmasına rağmen Alp Eletmiş tarafından desteklenen ve Kül Tigin tarafından planlanıp uygulanan oldukça kanlı bir darbe ile İnel Kağan, akrabaları, destekçileri ve yakınları ile birlikte 717 yılının şubat ayında idam edildi.
Darbenin ardından Bilge, Tanrı Gibi Gökte Olmuş Türk Bilge Kağan unvanı ile kardeşi Kül Tigin tarafından kağan olarak ilan edildi. Bilge, kağan olduğu zaman ortada herhangi bir devlet otoritesi kalmamıştı. Bilge Kağan, kendi yazıtında bu durumdan şöyle söz etmektedir:
''Ben kağan olduğumda her yere gitmiş olan millet, yaya olarak, çıplak olarak, öle yite geri geldi.''
Önce töreleri yeniden uygulamaya koyan Bilge Kağan, ilk seferini 717 yılında Uygurlar üzerine düzenledi. Kargan Savaşı'nda Uygurları bozguna uğratan Bilge Kağan onların birçok at, hayvan sürüsünü ele geçirdi. 718 yılında Bilge'nin kağanlığını tanımayan Karluklara karşı Bilge Kağan, Tudun Yamtar komutasında bir ordu gönderip onları itaat altına aldı. Daha sonra Çin'e karşı bir sefer yapmayı düşündüyse de Tonyukuk tarafından ikna edilerek bu düşüncesinden caydı. Ardından bir barış yapmak için Tang Hanedanlığı'na elçiler gönderdiyse de Tang imparatoru Hsüan Tsung bunu kabul etmedi ve savaş hazırlıklarına başladı. 720 yılının kış aylarında Tang Hanedanlığı, Göktürklere karşı büyük bir ittifak oluşturdu. Bu ittifaka Basmıllar, Tatabılar ve Kitanlar katıldı. Ancak Tonyukuk'un yerinde ve zamanında yönlendirmeleriyle ilk önce zayıf olan Basmıllar bozguna uğratıldı. Tang ordusu soğuk iklim koşullarından ötürü yay ve oklarını kullanamamaları ve derilerinin soğuktan çatlaması nedeniyle başarısız olup geri çekilmek zorunda kaldı. Kendi yazıtından anlaşıldığına göre Bilge Kağan, savaşın birinci günü on yedi bin, ikinci günü ise düşman piyade ordularının tamamen yok etmiştir. Bilge Kağan 721 yılının kış aylarında Kitanlara, 722 yılının ilkbaharında da Tatabılara karşı seferler düzenleyerek ittifakın diğer üyelerini cezalandırdı.
Bilge Kağan, Tang Hanedanlığı ile barış tesis ettikten sonra ülkenin ekonomik, sosyal ve kültürel açıdan kalkınması için gayret gösterdi. Onun döneminde Ongin Yazıtı (719 - 720), Altun Tamgan Tarkan Yazıtı (724), Tonyukuk Yazıtı (725), Kül Tigin Yazıtı (732) vb. birçok yazıt dikilerek Türk edebiyatı'nın ilk örnekleri verildi. Yine kültürel alanda Budizm'e meyledip bir tapınak inşa ettirmişse de devlet adamı Tonyukuk'un uyarıları üzerine bu isteğinden caydı. Ardından milletini yerleşik hayata geçirmeye heveslendi. Bunun için de kaleler inşa edecekti ki yine devlet adamı Tonyukuk ile ters düştü. Damadı ile arası açılan Tonyukuk devleti zayıflatacak bir çatışmaya girmek yerine uzaklara gitmeyi kararlaştırdı. Ailesi ve boyunu toplayıp Orhun Vadisi'nin yaklaşık 400 km uzağındaki Tula Nehri kıyılarına çekildi. Kendisi, vefat ettiği 726 yılına kadar ömrünü burada geçirmiştir.
734 yılında bakanı Buyruk Çor tarafından zehirlendi. Neden zehirlendiği konusunda kaynaklarda hiçbir bilgi yoktur. Ancak bilinen tek şey 727 yılında Buyruk Çor'un, Tang Hanedanlığı'na Göktürk elçisi sıfatıyla gönderilmesidir. Burada Buyruk Çor'un, Bilge'yi zehirlemesi konusunda Çinliler tarafından ikna edilmiş olması olasılık dahilindedir. Daha sonra zehirlendiğini anlayan Bilge Kağan, Buyruk Çor'u ve bütün ailesini idam ettirdi. Ancak kendisi de 25 Kasım 734 tarihinde vefat etti. Kendisi için çok büyük bir cenaze töreni düzenlendi. Cenaze törenine komşu ülkelerden yoğun katılım oldu. 22 Haziran 735 tarihinde defnedilen Bilge Kağan'a, yazıtında yazdığına göre Türk milletinin kendisine duyduğu minnet şöyle anlatılmaktadır:
''Bunca millet saçını, kulağını kesti. iyi binek atını, kara samurunu, mavi sincabını sayısız getirip hep bıraktı.''
Bilge Kağan'ın mezarının başına oğlu Tengri Kağan tarafından Bilge Kağan Yazıtı dikilmiş olup bu yazıtı kağanın, edebi yönüyle öne çıkan diğer oğlu Yollıg Kağan 34 günde yazmıştır. Bilge Kağan, Türk tarihi'nin en önemli şahsiyetlerinden biri olarak değerlendirilmektedir.
- Ben, seçilmiş kişi gibi postta doğmuş Türk Bilge Kağan'ım.
- Bu çağda tahtıma oturdum!
- Sözlerimi sonuna kadar dinle, iyi işit! Bütün küçük kardeşlerim, yeğenlerim, oğullarım, bütün soyum, milletim, Tarkanlar, buyruk beyleri, Oğuz Tatar, Dokuz Oğuz Beyleri, Millet; sözlerimi iyice işitin, sağlamca dinleyin!
- Altın, gümüş, pirinç, ipek ve bunca şeyleri ölçüsüz veren düşman milletinin sözü tatlı, kumaşı yumuşak yani armağanı çekicidir. Düşmanlar bu tatlı dil ve çekici armağanlarla uzaktaki milletleri kandırarak kendilerine çekerler.
- Yakına çekip kandırdıktan sonra da fitne bilgisini yayarlar. Diğer kavimler düşmanlarının ne fesatçı olduklarını ancak o zaman anlarlar.
- Ey Türk Milleti! Tatlı sözlere, yumuşak armağanlara kandınız! Ve birçoklarınız öldü. Yine yanılırsanız ve güneydeki Çogay Ormanlarına Tögültün Ovasına yerleşirsen; Ey Türk Milleti: Öleceksin!
- Oralara gittiğiniz zaman Çinden gelen kötü kişiler aranıza sokulur ve sizi kandırırlar.
- Ötüken ormanında oturursan ebedi il tutarak oturacaksın ve tok duracaksın.
- Ey Türk Milleti! Sen aç olunca tokluk nedir bilmezsin. Fakat tok olunca da açlık nedir düşünmezsin. Böyle olmuş olduğun için seni yüceltmiş Kağanının sözünü tutmadın. Onun sözünü almadan yerden yere vardın. O yerlerde tükendin. Geri kalanlarınla daha da zayıflayarak öle yite yürüyordun.
- Gönlümdeki sözleri bu taşa yazdırdım! Çölde, otlakta, çorak yerlerde olanlar da bu taşı görsün. Yabancılar dahi bilip öğrensin.
- Üstte mavi gök, altta yağız yer, ikisi arasında kişi oğlu yaratılmış.Kişioğullarını yönetmek için atalarım Bumin Kağan, İstemi Kağan tahta oturmuş. Tahta oturunca Türk Milletinin iline, töresine sahip çıkmış.
- O zamanlar dört taraf hep düşman imiş. Dört tarafa ordu sevkederek bunca milleti kendine bağlamış. Başlı olana baş eğdirmiş, dizli olana diz çöktürmüş...
- Kağan atalarım bilgeymiş, alpmiş. Buyrukçuları da aynı onlar gibi. Beyleri de milleti de doğruymuş. Onun için ili korumuşlar. İli koruyup töreyi düzenlemişleri. Günü gelince ecelleriyle ölmüşler. Dört taraftan bunca millet gelmiş; yas tutmuşlar ölümlerine, ağlamışlar. Öyle ünlü kağanlarmış.
- Amcam Kapgan Kağanla birlikte 25 sefer yaptık ve 13 kez savaştık. Yanılıp bize karşı gelen Türk kavimleriyle de savaştık ve onları da düzene soktuk. Artık küçük kardeş büyük kardeşi; oğullar babalarını bilir oldu.
- Türk Beyleri, Millet, işitin! Üstte mavi gök basmasa, altta yer delinmese, Türk Milleti! Senin ilini, senin töreni kim bozabilirdi ?
- Ey Türk Milleti! Titre ve kendine dön! İtaat ettiğin zaman seni yükseltmiş ve yüceltmiş olan Bilge ve Alp Kağanına hür ve bağımsız yurdunda yanılıp isyan ederek kötü iş yaptın! Silahlı adamlar nereden geldiler de seni dağıtıp götürdüler ? Süngülü insanlar nereden geldiler de seni sürüp götürdüler ?
- Ey kutlu Ötüken Ormanının milleti! Gittiniz! Doğuya varanınız vardı. Batıya varanınız vardı. Vardığın yerde hayrın o oldu ki kanın su gibi aktı. Kemiklerin dağ gibi yığılıp yattı. Bilmediğin için yanılıp, kötülük ettiğin için amcam Kağan uçmağa vardı.
- Ben, hali vakti yerinde bir millete Kağan olmadım. İçerden yiyeceksiz, dışardan giyeceksiz, güçsüz kalmış bir millete Kağan oldum.
- Küçük kardeşim Kültigin ile sözleştik. Babamızın kazandığı millet adı millet sanı yok olmasın diye, Türk milleti için gece uyumadım, gündüz oturmadım. Ölesiye, bitesiye, kardeşim Kültigin ile çalıştım.
- Kültigin uçmağa vardı. Ben yaslandım. Kederimden görür gözüm görmez gibi, bilir aklım bilmez gibi oldu. Ve sonra düşündüm. Zamanı Tanrı yasar. Kişioğlu hep ölmek için doğmuştur.
- Ey Ötüken Ormanının Milleti! Kötü kişi gelip birliğini bozmasın! Kötü adamlar seni dağıtmasın diye sana burayı il tuttum. Töreyi kazandırdım.
- Türk Beyleri! Sözümü işitin! Türk Milletini toplayıp il tutacağını bu taşa yazdım. Yanılırsa öleceğini yine bu taşa yazdım.
- Şimdi bilin ki Türk Beylerim, Alay Beylerim, Türklerim! Kazanıp il tuttuğum bu yerden Kağanından, Beylerinden, suyundan toprağından ayrılmazsan iyilik göreceksin. Evinde oturacak, dertsiz olacaksın.
Sözlerimde yanlış var mı ?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız en kısa süre içerisinde değerlendirilecektir. Hakaret içeren tüm içerikler '' Bilişim Suçları ve Yeni Türk Ceza Kanunu '' kapsamında ilgili mercilere bildirilecektir.