Yüksek IQ Seviyesine Sahip Nazi Görevlilerin
Yapmış Olduğu İşkence Ve Katliamlar
İKİNCİ BÖLÜM
Walter Richard Rudolf Hess: IQ Puanı 120
1894 yılında dünyaya gelen ve Yahudi katliam emrinin veren SS subaylarından biri olan Hess, 1920'den itibaren en yakınında yer alanlardan biri oldu. Ne var ki, Hitler'in yardımcısı olmasına rağmen NSDAP iktidara gelip güce kavuştuğu zaman kendine devlet kademesinde önemli bir yer bulamadı.Mayıs 1941'de kendi kullandığı Messerschmidt Bf-110 uçağıyla İngiltere'ye gitti. Amacı İskoçya'ya inip 1936 Berlin Olimpiyatları sırasında tanıştığı ve ileride Hamilton Dük'ü olacak Clydesdale Markisi'ni görmekti. Gerçi Marki daha sonra Berlin Olimpiyatlarında bulunmuş olduğunu kabul etmekle birlikte Hess'i tanımadığını açıklamıştır.Marki'nin ona Churchill ile bir görüşme ayarlayabileceğini ve böylece İngiltere ile Almanya arasında süregelen savaşa bir son verebileceğini düşünüyordu. Bu görevi çok gizlice planlamıştı, birkaç yakınından başka kimsenin, Hitler'in bile, bu olaydan haberi yoktu. Zaten Hitler böyle bir girişimi asla onaylamazdı.
Walter Richard Rudolf Hess (26 Nisan 1894, İskenderiye, Mısır Hidivliği – 17 Ağustos 1987, Berlin, Batı Almanya), Nazi Almanyası'nın önde gelen isimlerindendi. Aralık 1933'ten itibaren SS-Ehrenführer (SS onursal lideri) olarak Obergruppenführer formasını giyme hakkına sahipti. Adolf Hitler'in Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi'ndeki vekiliydi.
Sovyetler Birliği ile savaşın arefesinde Birleşik Krallık ile barış görüşmeleri yapmak üzere uçağıyla İskoçya'nın Glasgow şehrindeki Maryhill kışlasına gitti ancak tutuklandı. Nürnberg mahkemelerinde yargılandı ve Spandau hapishanesinde ömür boyu hapse mahkûm oldu. 1987 yılında burada öldü. Neo-Naziler ve Yahudi düşmanları arasında bilinen bir isimdir.
Hess, Osmanlı İmparatorluğu'na bağlı Mısır Hidivliği’nin İskenderiye kentinde doğdu. Çok başarılı bir tüccar ve katı bir disiplin sahibi olan babası Fritz Hess, oğlunu disiplini az olduğu gerekçesi ile Protestan mektebi yerine özel hocalarla okuttu. Genç Hess babasının aksine, kendine güveni olmayan, çabuk sıkılan, yalnızlığı seven ve kesinlikle disiplinsiz biriydi. Kendisinin Gökbilim veya Fizik eğitimi almak istemesine karşın, babası oğlunun kendisi gibi iyi bir tüccar olmasını istiyordu. 1908 yılında ailesi Almanya’ya taşınma kararı alınca Hess İsviçre’deki Ticaret Okulu’na yatılı olarak başladı.
1914 yılında I. Dünya Savaşı patlak verince Hess bu vatani görev için orduya gönüllü katıldı ve 7. Bavyera Sahra Topçu Alayın’da piyade olarak görev aldı. Burada çok cesur ve başarılı işler çıkarttığı için İkinci Derece Şeref Madalya’sı aldı.
Savaş sırasında iki defa ciddi şekilde yaralandı ve daha güvenli olacağı düşüncesiyle İmparatorluk Hava Kuvvetlerine başvuruda bulundu. İlk talebi reddedilmesine karşın yılmadı ve ikinci başvurusunda İmparatorluk Hava Kuvvetlerine Teğmen rütbesiyle katıldı. Burada kısa süre görev alabildi çünkü savaş bitmiş ve Almanya teslim olmuştu.
Savaş sırasında iki defa ciddi şekilde yaralandı ve daha güvenli olacağı düşüncesiyle İmparatorluk Hava Kuvvetlerine başvuruda bulundu. İlk talebi reddedilmesine karşın yılmadı ve ikinci başvurusunda İmparatorluk Hava Kuvvetlerine Teğmen rütbesiyle katıldı. Burada kısa süre görev alabildi çünkü savaş bitmiş ve Almanya teslim olmuştu.
Savaştan sonra Münih'te İktisat, Coğrafya ve Jeopolitik okudu. Thule Cemiyeti ve Epp Gönüllüler Birliği üyesi oldu. 1 Temmuz 1920'de Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi'ne katıldı (Üye no: 16). Münih'teki Birahane Darbesi'ne kadar partinin içerisinde normal görevler aldı. Fakat adını Hitler’le beraber hapis yatması ile duyurdu. Birahane Darbesine katıldığı için kalebentlik cezasına çarptırıldı. Hitler’in Kavgam (Mein Kampf) kitabının yazım ve düzenleme işlerini kendisi yürüttü.
Hapisten çıktıktan sonra Rudolf Hess, Hitler'in sekreteri oldu.
20 Aralık 1927'de 27 yaşındaki Hannoverli Ilse Pröhl ile evlendi. 1937 yılında Wolf Rüdiger Hess adında bir oğulları oldu.
1932'de NSDAP'nin Merkez Komitesi Başkanı oldu. Hitler 30 Ocak 1933'te iktidara gelip Başbakan olduktan sonra, 21 Nisan 1933'te Hitler'in Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi'ndeki vekilliğine atandı. Aynı yıl SS-Obergruppenführer onursal rütbesi aldı. 1938'de Gizli Hükümet Konseyi üyesi, 1939'da ise Savunma Bakanlığı Konseyi üyesi oldu.
Joseph Goebbels gibi Hess de Almanya'nın Büyük Britanya ile savaşta olmasından rahatsızdı. 1941 yılında kendisinin kullandığı Messerschmidt Bf-110 uçağıyla barış görüşmeleri için gizlice İngiltere’ye uçtu. Uçağı Bf 110 ile sahili geçtikten sonra irtifa kaybetmeye başladı. Kilmarnock üzerinde alçaktan uçtu ve Clyde Firth'in üzerinde yükselişe geçti. Saat 22:25'te, Northumberland Chatton yakınlarındaki Kraliyet Gözlem Kolordusu tarafından farkedildi. Hess uçaktan paraşütle atladı ve İskoçya'nın Eaglesham köyü yakınlarına indi. İniş sırasında bileğini yaraladı. Hess, onu görüp yanına koşan David McLean adlı çiftçiye kendisini "Yüzbaşı Alfred Horn" olarak sahte bir isim ile tanıttı ve Hamilton Dükü için önemli bir mesajı olduğunu söyledi. Çiftçinin yetkililere haber vermesiyle beraber kısa bir süre sonra Busby'de 3. Tabur Yurt Güvenlik Komutanlığı'na götürüldü. Glasgow'daki Maryhill Kışlasına aktarılmadan önce Giffnock Karakoluna götürüldü. Daha sonra Glasgow Kraliyet Kolordu Yardımcısı Grubu Görevlisi Binbaşı Donald tarafından sorgulandı. Hess, kısa bir açıklama yaptı ve Hamilton Dükü için "gizli ve hayati bir mesajı"nın olduğunu ve hemen onu görmesi gerektiğini tekrarladı. Hess herhangi bir ayrıntıyı bildirmeyi de reddetti. Hess'in amacı, 1936 yılındaki Berlin Olimpiyatları sırasında tanıştığı ve ileriki yıllarda Hamilton Dük’ü olacak Douglas Douglas-Hamilton’ı görmekti. Dükün kendisini Churchill ile görüştürebileceğini düşünüyordu. Fakat çok büyük bir hayal kırıklığı Hess’i bekliyordu. Yetkililer tarafından haberdar edilen Dük, hastanede Alman esiri ziyaret etti. Churchill ile değil görüşme ayarlamak, kendisini Olimpiyatlar'da görüştüğünü inkar edip Hess’i hapse attırdı. Çünkü Dük Douglas, 1936 yılında Olimpiyat Oyunları için Almanya'yı ziyaret ettiğini ve bu süre içinde, Alman bakanlarının da katıldığı birden fazla büyük kamu fonksiyonlarında bulunduğunu, böyle bir vesileyle onu görmüş olabileceğini ama tanımadığını belirtmiştir. Hess, savaşın bitimine kadar Güney Galler'de, Abergavenny'deki esir kampında tutuldu. 15 Ekim 1941'de hapishanede intihar teşebbüsünde bulundu.
Rudolf Hess'in İngiltere'ye gitmesindeki asıl amacı aslında çok farklıydı. Hess'in öğretmeni Karl Haushofer Büyük Avrasya Projesini hedefliyordu. Bu proje kısaca Doğu ülkelerini tek bayrak altında toplamaktı. Ancak SSCB 'nin de içinde bulunduğu bu proje Hitler'in Sovyetlere saldırı düşüncelerinden dolayı iptal olma eşiğine geldi. Bunu gören Haushofer İngiltere ile bir barış yapılması gerektiğini gördü. Eğer cephe genişlerse bu Üçüncü Reich'ın sonu olabilirdi. Bu sebeplerden ötürü Haushofer'ın diktesiyle Hess İngiltere'ye uçmuştur. Ayrıca, Hess'in astroloji meraklısı olması gibi sebeplerle bu tip çılgınca bir hareket yapması mümkün olabildi.
Hess'in bu hareketini öğrenen Hitler ertesi gün onu psikopat ve hain ilan etti.
Hess, savaşın sonuna kadar Britanya tarafından alıkondu. Savaşın ardından Nürnberg mahkemesinde yargılandı ve Berlin’deki Spandau hapishanesinde ömür boyu hapis cezası aldı. Yargılamalar sırasında Hess tüm sanıklar içinde aklî yönden en dengesiz olanıydı. Mahkeme sırasında kendi kendine konuşuyor veya sebepsiz yere kahkahalar atıyordu. Rudolf Hess Nürnberg Mahkemesi'nde kendisine verilen son söz hakkında şunları söylemiştir:
'' Milletimin binlerce yıllık tarihinde getirmiş olduğu en büyük evladının, Hitlerin hizmetinde çalışmaktan büyük ayrıcalık duydum. Eğer hayatımın bu bölümünü silme gücü bende olsaydı, yine de yapmazdım. Mutluyum ki; Führer'in sadık bir takipçisi, bir Alman ve bir nasyonal sosyalist olarak milletime karşı bütün görevlerimi yerine getirdim. Hiçbir şeyden pişman değilim. Eğer her şeye yeniden başlama şansım olsaydı, sonunda korkunç bir ölüm olacağını bilsem de yine yaptıklarımı yapardım. İnsanların ne düşündüğü umurumda değil. Mahşer günü iradesi sonsuz olan Tanrı'ya hesap vereceğim. Yalnızca 'O'na hesap vereceğim, ve biliyorum, 'O' beni affedecek. ''
Bu ifadesinden sonra 1 Ekim 1946 tarihinde hakkında verilen kararda Rudolf Hess ömür boyu hapis cezasına çarptırılmıştır.
Baldur von Schirach ve Albert Speer'in 1966'da serbest kalmalarının ardından, Rudolf Hess Spandau hapishanesindeki tek mahkûm olarak kaldı. Gardiyanların anlattıklarına göre akıl sağlığı giderek bozuldu ve hafızasının büyük bölümünü yitirdi. Yirmi yıl boyunca tek ahbabı hapishane müdürü Eugene K. Bird idi. Bird 1974'te Hess ile ilişkisini anlattığı bir kitap yazdı.
1967 yılında Kurt Rüdiger Hess, babasının serbest bırakılması için bir kampanya başlattı. İngiltere'de Churchill, Almanya'da ise Willy Brandt gibi önemli politikacılardan destek aldı. Babasının ileri yaşı ve kötüleşen sağlığına rağmen çabaladı ama başarılı olamadı.
Hess, 17 Ağustos 1987 yılında Spandau hapishanesinde intihar ederek yaşamına son verdi. Cebinde ailesine yazdığı kısa bir teşekkür notu bulundu. Öldüğünde 93 yaşındaydı ve Almanya'daki en yaşlı mahkûmdu. Başlangıçta nasyonal sosyalizm sempatizanları tarafından ve medyanın ilgisini veya gösterileri önlemek için gizli bir yere gömüldü. Ölümünün hemen ardından Spandau hapishanesi, bir neo-Nazi türbesi haline gelmesini önlemek için yıkılmıştır. Rudolf Hess 17 Mart 1988'de Wunsiedel'de bir aile mezarlığına yeniden gömüldü. 1995 yılında Rudolf Hess'in ölen eşi de onun yanına gömülmüştür.
Rudolf Hess'in ölümüne ilişkin çeşitli çelişkiler vardır. İngiliz kaynaklarına göre Hess elektrik kablosuyla kendisini asarak intihar etmiş fakat Hess'in ailesinin iddialarına göre 93 yaşında yaşlı bir adamın bunu yapması imkânsızdır. Çeşitli çevrelere göre İngiliz MI6 ajanları tarafından hapishane bahçesinde vurularak infaz edilmiştir. Bunun sebebi o günlerde Hess'in çeşitli çevrelerden artık tahliye edilmesi isteğiydi. Çok yaşlanmış olduğu için batılı devletler onu serbest bırakmak istedilerse de Sovyetler'e bunu kabul ettiremediler.
Almanya ve Avrupa'daki neo-Naziler, Wunsiedel'de her yıl gerçekleşen Hess'in ölüm yıl dönümü için bir anma yürüyüşü, benzeri gösteriler ve toplantılar düzenlediler. Bu toplantılar, 1991 yılından 2000 yılına kadar neo-Naziler tarafından diğer şehirler ve ülkelerde (örneğin, Hollanda ve Danimarka gibi) yapıldı. Wunsiedel'deki gösteriler, 2001 yılında tekrar yasallaştırıldı. Neo-Naziler tarafından yapılan gösterilerle ilgili sıkı Alman mevzuatı Mart 2005 tarihinde kabul edildikten sonra gösteriler yeniden yasaklandı. Hess'in mezarı 20 Temmuz 2011 sabahı yeniden açıldı ve kemikleri yakılarak kısa süre sonra külleri denize dağıtıldı. Bunun Hess'in ölüm yıl dönümünde gösterilerin yapılmasını durduracağı düşünülmüştür.
Yukarıda yer alan bilgiler çeşitli kaynaklardan alınarak harmanlama tekniği kullanılarak sayfamıza yerleştirilmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız en kısa süre içerisinde değerlendirilecektir. Hakaret içeren tüm içerikler '' Bilişim Suçları ve Yeni Türk Ceza Kanunu '' kapsamında ilgili mercilere bildirilecektir.